28 Şubat 2010 Pazar

Shape Of My Heart



“I know that the spades are the swords of a soldier
I know that the clubs are weapons of war
I know that diamonds mean money for this art
But that's not the shape of my heart” çalıyor fonda. Sezen Aksu ve Ajda Pekkan karşımda, Türk müzik sektörünün geleceğinden söz ediyoruz. Yan masada Yıldız Tilbe tek başına oturuyor, bu şık restoranda. Sohbetimiz bittikten sonra Tilbe’nin masasına geçiyorum. Benden güzel parçalarından birini seslendirmemi istiyor.
Yorganı yüzümden kaldırıyorum, çalan cep telefonu ve melodi: Shape Of My Heart
- “ Bu saatte araman ve uykumu bölmen için çok önemli bir sebebin olmalı? Aksi halde…”
- “Üzgünüm. Sana gelebilir miyim?”
- “Yapma! Saat gecenin yarısı.”
- “Hava yağmurlu ve evinin önündeyim.” Dedi.
Yatağımdan bir hışımla kalkıp, cama yöneliyorum. Jaluziyi araladığımda, sokak lambasının ışığı altında kızı görüyorum. Bir elinde şemsiyesi, diğer elinde koca bir bavul. Gel anlamında işaret ediyorum. Buruk bir tebessümle kapıya ilerliyor…
Kapıyı açıyorum birden elindekileri yere sertçe bırakıp bir hışımla sarılıyor.
- “ Pekala! Hadi geç içeri.”
- “Teşekkür ederim. Neler oldu bir bilsen?”
- “Tamam ben iki sıcak kahve hazırlarken, sen de olanları anlatırsın.Ne dersin?”
Kafasıyla onaylıyor. Ağır bavulunu alıp, onunla birlikte mutfağa ilerliyorum. Kahve makinesini çalıştırırken, masaya oturuyor ve anlatmaya başlıyor.
- “ Ablam sabah işe çıkarken bende okula çıktım. Arkamızdan eşi evde araba anahtarını arıyordu. E tabii işe gitmek için. Neyse! Ablam arabasıyla beni üniversiteye bıraktıktan sonra,kendisi işe doğru sürdü.”
- “E yani?”
- “Öğlen yemeği molasında bir şey unutmuş olacak ki; eve gitmiş. Ve kocasını bir kadınla yatakta basmış.”
Kahveler hazır masaya koyup, önüne doğru sürüklüyorum ve bende masanın diğer ucuna onun karşısına oturuyorum. Şaşkınım.
- “ Evde çok büyük kavga çıkmış. Ablam birçok şeyden bahsetmedi, ketumdur. Kızgın olunca da ben sormaya cesaret edemedim. Geldiğimde kavga başlamıştı. Ablam gardroptaki elbiseleri çıkarmıştı, bavulunu hazırlamıştı. Bana da başının çaresine bak dedi.”
- “Nereye?”
- “Ankara’ya, annemlerin yanına. Bende onunla çıktım. O evde kalmam yanlış olurdu, ne yapacağımı bilemedim, sokak sokak dolaştım. Ve seni aradım.”
- “Keşke aramak için bu saati beklemeseydin.”
- “Dedim ya! Ne yapacağımı bilemedim. Hem merak etme, ilk önce bölümden arkadaşların yanına, sonrada özel bir yurda yerleşeceğim.”
- “Sorun değil…”
Bir insan sevmiyorsa, neden evlenir? Sevgisi bittiyse ki; kolay tükenmez, neden ayrılmak yerine aldatır? Düşündüm? Çözemedim! Sohbet o kadar koyulaşmış ki; havanın aydınlandığını fark ediyorum. Akşamla birlikte batan hüzün, yerini umutlara bıraktı.

27 Şubat 2010 Cumartesi

Il y a longtemps que je t'aime


“Seni o kadar çok sevdim ki!...” Parmaklarım tek tek klavyenin tuşlarına basarken, masanın ucunda kalmış kupadan yükselen duman ve nefis Colombia Nariño Supremo kokusu, aklımda Kristin Scott Thomas’ın muhteşem oyunculuğu ve başrolde olduğu bu film…
Önce bahsetmek istediğimi fark ediyorum, sonra içimdeki ses beni duraksatıyor. “Recep İvedik serisi, Gora, Arog, Yahşi Batı gibi hiçbir mesaj vermeyen, salt küfür içeren filmlerin sinema salonlarında kapalı gişe oynadığı bir ülkede, kime sanatsal bir filmden bahsediyorsun?” İçimdeki sesi yüreğim yendi, “İşte sana yazı konusu!...” Yine de karamsarlık içimi kemirdi. Bu tarz filmlerin izleyici kitlesi seni kıracak ağır eleştiriler yapabilir, daha da ileriye gidip mailboxını küfür içerikli mesajlarla doldurabilir. Ama doğru olanın etrafına çember örmüş yanlışlar var ve dile getirmek gerekiyor…
Filmin konusuna gelince; 15 yıl hapiste olan Juliette, özgür olduktan sonra kız kardeşinin yanına, evine taşınır. Hapise girdiği ve içeri tıkılmasına neden olan olay herkesten saklanır. Dışarıda yeni bir hayat var ve çalışmak istemektedir. Ailesinin desteğiyle birlikte, kendisine yaklaşmak isteyen bir adam hayata adapte olmasında yardımcı olur. Filmin sonunda hapse girmesine neden olan olayı, izleyici anlayınca durumun ne kadar trajik olduğunu sezecek. Bakalım bu olayla ilgili sizler ne düşüneceksiniz? Sizce doğru mu? Yanlış mı? Kendinizle bile çelişebilirsiniz. Bu film arşivinizde mutlaka yer alması gereken bir film. Uzun zaman önce izlediğim bu filmde; Kristin Scott Thomas, Juliette’in depresif ve gergin halini o kadar güzel oynamış ki, siz de içinizde hissedeceksiniz.
Okuyan, takip eden kişilere de eklemek istediğim şu; saçma sapan, sadece gülmek için, film izleyip zaman harcamaktansa, düşündüren, etkileyici filmlerin izlenmesi, bana daha mantıklı geliyor. Ayrıca bana komedi filmi adı altında yapılan az önce sözü geçen filmler, komik gelmiyor. Fransız filmlerinden hoşlanmıyor olabilirsiniz, “Şuna bakın karşılaştırma yaptığı Fransız filmine karşılık, Türk filmi” de diyebilirsiniz. Ama kabul edin ki siyasi yada günümüz sorunlarını anlatan veya düşündürücü filmler Türkiye’de yapılmıyor. Eski yeşilçam filmleri de dahil, izledikten sonra düşündüren ve yıllar sonra etkilendiğim için aklımda kalan Türk filmleri; “Babam ve Oğlum, Beyaz Melek ve yönetmenliğini Yeşim Ustaoğlu’nun, senaryosunu yine Yeşim Ustaoğlu ve Sema Kaygusuz’un üstlendiği Pandora’nın Kutusudur.” Ve evet! Bir elin beş parmağını geçmiyor…

26 Şubat 2010 Cuma

Kadına Şiddete Hayır !


Kalp kırıklarıyla birlikte, közlenene kadar yanmış yüreğin havada bıraktığı koku, yanı sıra cam kırıklarının ucundan aşağı doğru süzülen kanlar, odanın bir yanında ayakları eksik sandalye, diğer yanında masanın üzerine devrilmiş biblolar…
Birkaç senelik evli çiftin evindeyim. Arkadaşım vurmuş kapıyı çekmiş gitmiş, güzel kadın ağlamaklı, kırgın ve üzgün. Belki mi? Şiddet yüzünü göstermiş. Küçük bir konudan çıkan tartışma kavgaya dönüşmüş, aileler hakkında eleştirilere kadar varmış. Eşyalar havada uçuşmuş…
Sohbet için gittiğim evde bunlar yaşanmış. O anda kendinden zayıf bir varlığa orantısız güç uygulayan arkadaşımı sildim. Güzel kadın düşünceli. İşte! Bu durumda olan, işi gücü ve maddi özgürlüğü bulunmayan kadınlar geldi aklıma. Çaresiz ev kadınları! Eşinin dayağını yiyen, her akşam bağırış, çağırış, itişmelerin yaşandığı o evler. O rutubetli duvarların dili olsa da konuşsa…
Kadına uygulanan şiddet için ne yapılabilirdi? Kadının maddi özgürlüğü yoksa;
Muhtardan alınacak fakirlik ve ikametgah belgesi,
Nüfus cüzdanı fotokopisi,
Dava için gerekli belgelerin fotokopisini yanına alıp, barolardan ücretsiz avukat talep edebilir, boşanmayı düşünüyorsa gerekli işlemleri başlatabilir.
Neyse ki; karşımdaki ev hanımı değil. Maddi gücü var. Uzun bir sohbete koyulduktan sonra, ayrılmak istediğini açıklıyor ve bana da desteğim için teşekkür ediyor.
Güzel başlayan bir hikaye buruk ama mutlu bir sonla bitiyor…

Not:
İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (0212) 292 77 39
İstanbul Barosu Kadın Hakları Hukuki Danışmanlık (0216 414 68 53)
Ankara Barosu Kadın Dayanışma Merkezi (0312) 311 51 15
İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi (0232) 463 27 88

25 Şubat 2010 Perşembe

Dest-i Res


Rüzgar eserken tüm soğukluğuyla üzerime, havada melankoli, ağlamaklı ve dalgalar vurur acımasızca kayalara, benim içim sıcacık havayla tezatçasına. Gözümde iki yaşlı çift, tutuşmuşlar el ele, hiç bırakmamacasına…O anın büyüsünü ne bozabilir? Taşınabilir bilgisayarıma anlık iletişim programından gönderilen bir linkle irkiliyorum. Bir dipnot düşmüş gönderen “Mutlaka izlemelisin!” Tıklıyorum linke ve yalanın hayata uyarlanmış şeklini görüyorum. Yalanlar dizisi o kadar işlemiş ki, yalan gerçeğin kendisi olmuş…Evlendirme programları sözü geçen konu, hani aşktan ziyade yatların, katların, son model arabaların ve bunların yanında ideal bir insan(ımsı)nın promosyon olarak verildiği program. Linkte bir video var, komik mi? Gülemedim! Acıklı mı? Üzülemedim!
İnternetten konuyla ilgili araştırmalar yaptım, kişilerin yorumlarını, düşüncelerini inceledim, yetmedi! Durmadım, internet sitelerinin video arşivlerini taradım. İlk olarak Ntv ekranlarında haber niteliği taşıyan “Rizeli Fatma hanım, kocasını izdivaç programında izleyince beyninden vurulmuşa döndü!” başlıklı yayınlanan bandı izledim. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=2738&kat=2) Ve haber sitesinin video arşivinden seçtiğim görüntüleri yazı konumda bahsederken, sizlerle link olarak paylaşmayı düşündüm. Yazımda sözü geçen linklerin hepsini es geçmeden izlemenizi öneriyorum. İlk dikkat çeken kısım, hiç kuşkusuz üzerlerinde emanet duran samimiyetleriyle laçkalaşan, cıvık cıvık bir hal alan program sunucuları ve değerlerimize ters düşen, yapay ve kalitesizliği ortada olan program formatı…Ve konukların ruh halidir, merak ettiğim. Anlamsız didişmeler, konuşmalar ve hareketler sürüsü. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=5080&kat=1) Kimi kompleksli, kimi gereğinden fazla özgüvenli, kimi dengesiz, kimi 'cinsel içerikli' konuşur (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4971&kat=1), kimi ne yaptığının farkında olmaz (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=3460&kat=1), kiminin ruh hali bozuk, kiminin kendisi…
Zaman zaman gaflara imza atılır:
İzleyiniz “Götün götün çöp tenekesine düşmüş” (http://www.sacitaslan.com/video/emin-amcanin-gafi_2_4752.html),
Bir gaf “Ben hanımın müşterisiyim…” (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4132&kat=1)
Programda zaman zaman gülünç ve trajikomik olaylarda yaşanmıyor değil:
Zamanında başlık parasıyla evlenmiş adamın açıklamaları şaşırttı. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4117&kat=1)
“Hanımları okşamasını, sevmesini bilirim…” şeklinde konuşan Musa bey sunucuyu telaşlandırdı. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4031&kat=1)
Bir adam uzun hava söyledi, stüdyo konukları kulaklarını kapattı. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=3833&kat=1)
Mustafa, Zeynep adlı konuğa “Gel beraber yaşayalım” deyince tartışmalar yaşandı. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=3823&kat=1)
76 yaşındaki Mehmet amca, 70 yaşındaki Nurten hanıma “Geçmiş bir kadın” deyince olay çıktı. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=3741&kat=1)
Aradığı adayı anlatan kadın, izleyenleri gülme krizine soktu. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=3671&kat=1)
Kemal Bey "İzdivaç" programına 'evlenme niyetiyle' gelmediğini 'dost' bulmak istediğini söyledi.. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=3618&kat=1)
Programda zaman zaman olaylar ve tartışmalar yaşandı;· Canlı yayında tokat! (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4951&kat=1
Ve yayına bıçakla gelindi, gergin anlar yaşandı! (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4789&kat=2
Zuhal Topal'ın sunduğu evlendirme programına katılan damat adayının evli olduğu ortaya çıktı. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4609&kat=2)
'Evli' damat adayı Mehmet Bey'in 'resmi nikahlı eşi' İsminaz Hanım canlı yayına bağlandı... (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4629&kat=2
Bu programlarda sürekli tartışmalar var. (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=videogaleri&id=4657&kat=2)
Gördünüz mü? Küfürler, televizyon ekranlarında kullanılmayacak konuşmalar, ağza yakışmayan sözler, tartışmalar, kavgalar. Kişiye hiçbir yararı olmayan programlar. Peki sizce neden izleniyorlar?

22 Şubat 2010 Pazartesi

Öküz gibisin! Öküz!



Türk televizyon kanallarında görüntü kirliliği ne zaman başladı ? Bu duruma gözü kapalı verilecek en güzel cevap, hiç kuşkusuz “kadın programları” olacaktır.
Özel televizyon kanallarında yer alan öğle kuşağı kadın programları, sözde eğlence teması içinde sabah kuşağında da yapıldıktan sonra, değmeyin kadınımızın haline. Televizyon eleştirmenleri de; yayıncılık adı altında yapılan kadın programlarına izleyenin ağzını açık bırakacak farklı formatta ve kalitesi bir hayli düşük programlar da eklenince, bu duruma bir dur demenin vakti geldiğini zaman zaman köşelerine taşıdılar. Asıl amaçlarının reyting ve reklam getirisi olduğu apaçık ortada olan televizyon kanalı patronlarınca, eleştirmenlerin uyarıları, onların gözünde 1 kuruşluk değer etmedi ki, hali hazırda yayıncılık adına yapılan tüm programlar amiyane tabirle; izleyicinin seviyesiz bulduğu yapımlar olurken, yine aynı izleyiciler program sunucularını yetersiz, bilgisiz, kültürsüz, kenar mahalle karısı tavrı ve tarzında konuştuğunu düşünürken, yayınlara katılan bir çok kişiye içten içe acımakla birlikte gülünç bularak farklı bir taraflarıyla gülmekteler…
Türk televizyonlarında ekran kirliliği internette yer alan sözlük siteleri kullanıcılarının yorumlarına bakılırsa, aynı zamanda iletişim içinde olduğumuz kişilerin düşüncelerine kulak verdiğimizde; Seda Sayan, Kuşum Aydın, Ahu Tuğba, Meriç Erkan, Esra Ceyhan, Kaynana Semra gibi kişilerin program yapmasıyla başladı. Bunlar genel olarak insanların aklına gelen ilk isimlerdi ve sonrasında kalitesiz programlara imza atan farklı isimler eklendi ve yayın saatlerindeki boşlukları doldurmaya devam ettiler. Programlara seyirci olarak katılan eğitim ve kültür seviyesi düşük paralı seyirciler konusuna hiç değinmiyorum…
Yazımda az önce değindiğim isimlerle ilgili yorumları bir çok medya çalışanın yer aldığı medyasozluk.com internet sitesine link vererek, haklarında yazılanları okumanızı sağlayacağım. Diğer belli başlı sözlük sitelerinde, kişilere daha kırıcı ve ahlaka aykırı yorumlar yer aldığı için buraya taşıma gereği duymadım. Bununla beraber ekran kirliliğinin ne kadar vahim durumlara ulaştığını size anlatırken, aynı zamanda yaşananları görmenizi de sağlamak için bir haber magazin portalından video linkleride vereceğim. Sizden ricam hiç istisnasız verdiğim bütün linklere tıklayıp bu acıklı durumu görmeniz.
Öncelikle televizyonda, medyada ve sanat camiasında yaşayanlar halkın gözü önünde oldukları için gerek yaşamlarına, gerek ağızlarından çıkan küçücük bir söze dikkat etmeliler. Her anı kameralar önünde yaşayan bu insanlar, hiç düşünmeden hareket ettiklerinde trajikomik olaylarla karşılaşabiliyorsunuz. Aslında bir yandan içten içe gülerken bir yandan da acıyoruz onlara.
Düşünün meslektaşına “Öküz gibisin! Öküz!” diye çemkiren bir kadının televizyonlarda programını izleyen birkaç insan var bu ülkede. (
http://www.sacitaslan.com/video/okuz-gibisin-okuz_1_2518.html) Aynı kişi programında belki samimi olmak adına yapıyor, mahalle dilberi gibi konuşuyor. (Eğer amacı samimi olmaksa, bu bile kabul edilebilir değil) Ama programına çağırdığı son dönemin süper salak sarışın kızlarını oynayan veya öyle olan Ersoy kardeşlere tiki tarzı konuştukları için ders ve öğüt veriyor. Adama demezler mi? “Önce sen kendi konuşmanı düzelt, halka yayın yapıyorsun diye…” Çok gülünçler, evet bir kez daha acıyoruz. (http://www.sacitaslan.com/video/salakca-bir-sey-degil-mi-bu_1_4226.html)
Seda Sayan bununla da yetinmeyip, bir röportajında anchorwoman olma yolunda ilerlediğine dair bir demeç verir. (
http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=haber&op=medya&id=14345&arama=seda+sayan) Ve programında bir magazin olayıyla ilgili şöyle der: “Ben olsam seyircinin yerinde; izlemem, seyretmem, tepkimi belli ederim bir daha da öyle pis bir görüntü karşıma gelmez. Her şey sizin elinizde, tepki göstermeyi öğrenin. Tepki vermeyi bilin artık… Son vermek sizin elinizde!” (http://www.sacitaslan.com/video/icini-doktu_1_4410.html)
Yapılan programlarda bazen çok seviyesizce anlar yaşanır. Buna bir örnek; Seda Sayan’dan. Programına katılan konuğun valizini karıştırır, “Kız don mon çıkar mı?” der ve iç çamaşırı bulunup elde sallanır. Bir de pişkin pişkin “Ay çok büyük öyle mi giyiyorsun?” der. Ve başka bir rezilliğe imza atılır.(
http://www.sacitaslan.com/video/safiyenin-kirli-camasirlari_1_4421.html) Ne şimdi, şaka mı bu? Komiklik mi? Bayağılık mı? Yaşananların bu kadarı bile izleyenler için sinir bozmaya yeter. Bu kadarla da bitmiyor; bir başka programda birine kızıp ağzından çıkan lafı kulağı duymaz. Bakınız: “Kancık” sözü. Yahu! O saatte çocuklar ayakta! (http://www.sacitaslan.com/video/bazi-kanciklar-var_1_1661.html)
Kimi zaman eğlenmek için, eller havaya yapıp, dans etmek için, gelen konuğun sorunları üzerine konuşup, hatalarını yüzüne vurmak için stüdyoya gelen seyircilerin, bir çok programa paralı olarak katıldıkları açık bir şekilde ortada.
Bir sunucu stüdyodaki konuklarına ve seyircilerine hakim olamıyorsa, o kişide, kamera arkası ekibinde ve programında iş yok demektir. Seyircilerin kültürüne, eğitimine hiç değinmiyorum.
Bakınız: Seyircinin kırdığı pot!...(http://www.sacitaslan.com/video/seyircinin-kirdigi-pot_8_88.html
)
Bakınız : “O…luk yapmadım” gafı. (http://www.sacitaslan.com/video/ouluk-yapmadim_2_4022.html
)
Bakınız “Kapıdan bakarsın o… derler” gafı. (http://www.sacitaslan.com/video/opu-derler_1_2332.html
)
Program sahibini; bazen gelen konuklar da yerin dibine sokar ve ilginç diyaloglar yaşanır. Bir konuktan “Onurşan’ı astrologtan mı buldun sen?” lafı bu duruma örnektir. (http://www.sacitaslan.com/video/ilginc-diyaloglar_1_4504.html) Bununla birlikte geçtiğimiz, sene Seda Sayan’ın programına çağırdığı konuk figürasyon oyuncusu çıkınca, bu olay bir hayli ses getirmişti. Seda Sayan bu duruma ünlü tiyatro oyuncusu Asuman Dabak’ın yaptığı “İtirazım Var” programındaki, sorunlu yaşamları olan konuklar rolündeki oyuncuları örnek göstermiştir. Ve katılan kişinin figürasyon oyuncusu olduğundan haberi olmadığını söylemiştir. Peki bundan ekibinin de mi haberi yoktu? (
http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=haber&op=medya&id=16281&arama=seda+sayan), (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=haber&op=medya&id=16017&arama=seda+sayan), (http://www.sacitaslan.com/galeri.php?id=16091).
Bir gün programına gelen doktorun, yayıncılık kuralını bilmediğinden ötürü bir markayı dile getirmesi sonucu, azarladı. (http://www.sacitaslan.com/video/doktora-firca_1_2789.html) Bir programında ise; gerçekliğinden emin olmadığı bir olayı dile getirerek sanatçının ailesine leke sürdüğü de olmuştur. Sinek küçüktür, mide bulandırır. Bir tanıdığı için hastaneye giden Seda Sayan, “Yan odada ünlü bir sanatçı yatıyordu. Evlatları torunları var ama yanında kimse yoktu.” demişti. Hemen ardından sanatçının ailesi bir açıklama getirdiler ve Seda Sayan’a kırgın olduklarını, gazeteler yazdı. Allah rahmet eylesin, geçen sene vefat eden ve şuanda aramızda olmayan büyük usta, iyi oyuncu, sanatçı… Hiçbir şey ailesini üzdüğü gerçeğini değiştirmez… (
http://www.sacitaslan.com/galeri.php?id=5890) Seda Sayan bir de adliye koridorlarını, Türkiye’nin karar mercilerini saçma, değersiz konularla meşgul etmiştir. Bakınız: Jigolo kavgası (http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=haber&op=magazin&id=13996&arama=seda+sayan) Bir kere de Sabahların Sultanı programına konuk olan babasının televizyona çıkıp, hakkında konuşmasından rahatsız olduğunu dile getiren Aysun Kayacı’yı eleştirir. Bakınız: Aysun Kayacı vakası. (http://www.sacitaslan.com/video/sayan-kopurdu_1_2211.html)
Ve son olarak zamanında sevgili oldukları Nihat Doğan için, reklam için, İbrahim Tatlıses’le konuşup hatır koyarak, “veliahtım” diye söylemesini sağladı. Sonradan İbrahim Tatlıses’de bu gerçeği dile getirdi. (
http://www.sacitaslan.com/index.php?bab=haber&op=magazin&id=2019&arama=seda+sayan)
Sözlük sitesi kullanıcılarının Seda Sayan hakkında yaptıkları yorumları tek tek, mutlaka okumanızı öneriyorum, okuduğunuzda gülme krizine girebilirsiniz. (
http://www.medyasozluk.com/sozluk.php?process=word&q=seda+sayan)
Esra Ceyhan ise; uzun yıllardır program yapmakta. Bir çok kişi onu samimiyetsiz buluyor. Hatta sürekli ağlamaklı yüz ifadesine sahip olduğunu, kendisi veya programı hakkında eleştiri aldığında agresifleştiğini dile getirenler var. Söylemeye gerek yok, sizler de biliyorsunuz; sözlük yazarları tarafından sıkça eleştirilmekte. Programı içler acısı. Bir zamanlar Semra kaynana ve kocasını konuk etti ve ailevi problemlerini canlı yayına taşıdı, reyting için hoş olmayan görüntüler yayınlandı. Programda gerçekleşen en son olaylardan biri de “uçan adam” ve internette dolaşıyor. (
http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=7357465550542570014&hl)
Sözlük sitesi kullanıcılarının Esra Ceyhan hakkında yaptıkları yorumları okumalısınız. (
http://www.medyasozluk.com/sozluk.php?process=word&q=esra+ceyhan)
Kuşum Aydın zamanında Ahu Tuğba ve Meriç Erkan üzerinden program yapmıştı. Program herkes için sakıncalıydı, akla hayale gelmeyecek birbirinden saçma görüntüler ekranlarda izletiliyordu. Görüntü kirliliğinin başlangıcının sebeplerinden biridir. Okan Bayülgen’de medya arkası programında eleştirmişti. (
http://www.timsah.com/Medya-Arkasi-Kusum-Aydin/n0VPT0XXlyn)
Sözlük yazarlarının Kuşum Aydın hakkında yaptıkları yorumları okumalısınız. (
http://www.medyasozluk.com/sozluk.php?process=word&q=ku%FEum+ayd%FDn)
Ahu Tuğba (
http://www.medyasozluk.com/sozluk.php?process=word&q=ahu+tu%F0ba) ve Meriç Erkan (http://www.medyasozluk.com/sozluk.php?process=word&q=meri%E7+erkan) ve sonunda evlilik programı yapmış Kaynana Semra (http://www.medyasozluk.com/kaynana+semra) hakkında yazılanlarda yine okunmalı.
Ekran kirliliğinin ne kadar çok olduğunu gördünüz mü? Peki bitti mi? Hayır!.. Televizyonu açtığınızda görebileceğiniz bir çok kötü içerikli yayın var. Birkaç yıldır bunların başında; evlendirme programları geliyor.
Eleştiri yapmadan önce, oldukça sık düşünürüm. "Hani başkasını eleştirmeyin, siz de hata yapabilirsiniz" derler ya, işte bu yüzden. Evet! Eleştirdim çünkü; bu durum sıkça tekrarlanıp, insanları bıktırmaya başladı, izlediklerimiz artık o kadar olağan şeyler oldu ki; sıradanlaştı. Düşündürücü ve eğitici yapımlar yok denecek kadar azaldı. Fakat isimlerini saydığım programcılar üzülmesin, yanlışları fark edip, düzeltebilirler.

Antipatik Yazar



Fransızca kökenli antipathiqueden dilimize geçen; “sevimsiz, itici, soğuk” anlamlarını tek başına taşıyan kelime, bir yazara yapışan sıfat olursa ne olur? Antipatik miyim? Hayır! Hayatta bir takım yanlışlara göz yummak yerine, onu satırlara aktaran, yanlışları olumsuzlukları yazan bir kişi olunca ve hali hazırda güzel olan eleştirel olmayan hiçbir şeyi kaleme almayınca tahmin ediyorum ki; antipatik olarak anılacağım. Bu yüzdendir ki; ben antipatik yazarım.
Evet! Ülke sorunundan tutun, siyaset, politika, magazin dünyasına, hayatımızdaki hoş olmayan olayları nacizane kendi yorumumla burada sizlere aktaracağım. Bazen hak vereceksiniz, bazen görüş ayrılığı yaşadığınız, konu üzerine farklı düşündüğünüz için kızacaksınız. Kendi düşüncelerinizi aktaracaksınız.
Yorumlarınıza değer veriyorum. Düşünceleriniz uzun, söylemek istedikleriniz satırlar tutuyorsa, yazılan her konu hakkında mesajlarınızı e posta adresime bekliyorum.

antipatikyazar@hotmail.com