30 Aralık 2012 Pazar
Parmaklıklar Ardında Bir Kleptoman
29 Aralık 2012 Cumartesi
Parmaklıklar Ardına Geçmek!
Yalnızlığına bırakılmış
kişilerin gelecekleri için iki seçenek vardır. Ya doğru yolda ilerleyip
ilerisini görebilecektir ya da kendi bildiği doğruda ilerleyecek ve büyük
finali görecektir. Yokluğuyla baş başa kalmış bir kişi genelde ikinci olanı
seçer. Ve ikinci olan zor olandır aslında…
Yargılamak ne kadar kolay değil mi kötü duruma
düşeni? Bu eylemden vazgeçmek niye bu kadar zor? Niye kendi doğrularımızla
yanlışları anlayamıyoruz? Neden yanlışlar doğru kişiyi görünür kılmıyor?
Sorular birikir birikir. Cevap ise; ne kadar basittir oysa…
Yanlışları olan doğru bir insan tahayyül et.
Yanlışları var ama doğru, doğruları var ama yanlış. İnsanî ilişkilerinde ve
hayatında doğruluğa önem versin. Varsın kendine bir iki de kötü huy edinsin.
Mesela ne yapsın? “Çalsın!” Nasıl ki her gördüğünü çalan kleptoman değilse, her
çalma davranışını gerçekleştiren de hırsız değildir diye düşün. Ve onu sev.
Asla yargılama. Onu kleptoman olmaya iten neler? Bunu düşün önce. Onu bir adli
vaka olarak ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde bir koğuşa kapatan nedenler
ne? Bunu bil önce. Sonra ona kız kızabilirsen.
Küçüklüğünden bu yana yalnızlığına itilmiş,
varlığın içinde yokluk yaşatılmış, hep ötekileştirilmiş, hep itilegelmiş, hep
gereksiz sınırlar konulmuş. Şuan bulunduğu durumla ilgili o kadar çok neden var
ki. Onu parmaklıklar ardına götürecek bu davranışların nedeninin suçlusu o
değil oysa…
28 Aralık 2012 Cuma
Küçük Bir Özür
Söze
nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Küçük yüreğin mini minnacık bir özrüyle mi
başlasam yoksa hemen lafa mı girsem? Koca bir sene uğramamışım
buralara. Yazmamışım içimden gelenleri. Oysa zaman zaman içimde duygular fink
attılar, dökülmek istediler beyaz bir sayfaya, bazen mürekkep olup dağılmak
istediler, bazense noktasıyla, virgülüyle benim olarak kaldılar...
Ben gibi olmaya çalışınca bile afallıyorum. Suskunluğumun nedenlerini anlatmaya
çalışıyorum ama başaramıyorum.
“Niye yazmadın bunca zaman? Ara ara uğradık ve bekledik.” Diyenleriniz
olabilir. Desinler ne kadar da haklılar oysa, ne kadar da doğrular, ne kadar da
açık…
Bazen kendime kızıyorum biraz, bazen de “Böyle olması gerekiyormuş olmuş…”
diyorum. Bazen keşke kısa aralıkla yazsaydım diyorum. Bazen “Bu dinlenme süreci
senin için iyi olmuş olabilir” diyorum. Kendi kendime konuşuyor, kendimi
kendimle tartışıyorum…
“Ben bundan böyle buradayım. Seni de bekliyorum” diyorum ve bu kez kısa bir
süreliğine ayrılıyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)