Yalnızlığına bırakılmış
kişilerin gelecekleri için iki seçenek vardır. Ya doğru yolda ilerleyip
ilerisini görebilecektir ya da kendi bildiği doğruda ilerleyecek ve büyük
finali görecektir. Yokluğuyla baş başa kalmış bir kişi genelde ikinci olanı
seçer. Ve ikinci olan zor olandır aslında…
Yargılamak ne kadar kolay değil mi kötü duruma
düşeni? Bu eylemden vazgeçmek niye bu kadar zor? Niye kendi doğrularımızla
yanlışları anlayamıyoruz? Neden yanlışlar doğru kişiyi görünür kılmıyor?
Sorular birikir birikir. Cevap ise; ne kadar basittir oysa…
Yanlışları olan doğru bir insan tahayyül et.
Yanlışları var ama doğru, doğruları var ama yanlış. İnsanî ilişkilerinde ve
hayatında doğruluğa önem versin. Varsın kendine bir iki de kötü huy edinsin.
Mesela ne yapsın? “Çalsın!” Nasıl ki her gördüğünü çalan kleptoman değilse, her
çalma davranışını gerçekleştiren de hırsız değildir diye düşün. Ve onu sev.
Asla yargılama. Onu kleptoman olmaya iten neler? Bunu düşün önce. Onu bir adli
vaka olarak ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde bir koğuşa kapatan nedenler
ne? Bunu bil önce. Sonra ona kız kızabilirsen.
Küçüklüğünden bu yana yalnızlığına itilmiş,
varlığın içinde yokluk yaşatılmış, hep ötekileştirilmiş, hep itilegelmiş, hep
gereksiz sınırlar konulmuş. Şuan bulunduğu durumla ilgili o kadar çok neden var
ki. Onu parmaklıklar ardına götürecek bu davranışların nedeninin suçlusu o
değil oysa…
2
yorum:
Adsız
dedi ki...
peki nedir ozaman ?sokaklarda büyümüş aklını kullanmış büyük yerlere gelmiş çok insan vardır.her insanda kafayı aklı doğru kullanamıyor sonrada karşısındakını suçluyor.kımsın nesın bilmıyom ama kalbin güzel şeylerle meşgulsa ALLAH yardımcın olsun
Adsız yazımda sözü geçen kişi arkadaşımın annesi ve bana yaşadıklarını anlattığında gerçekten büyük şaşkınlıkla ve ilgiyle dinledim. Bu kleptomani ile ilgili altıncı yazım. O gerçekten zor dönemlerden geçmiş. Kimi zaman ona hak verebiliyor, kimi zaman da kızıyorsunuz.
Fransızca kökenli antipathiqueden dilimize geçen; “sevimsiz, itici, soğuk” anlamlarını tek başına taşıyan kelime, bir yazara yapışan sıfat olursa ne olur? Antipatik miyim? Hayır! Hayatta bir takım yanlışlara göz yummak yerine, onu satırlara aktaran, yanlışları olumsuzlukları yazan bir kişi olunca ve hali hazırda güzel olan eleştirel olmayan hiçbir şeyi kaleme almayınca tahmin ediyorum ki; antipatik olarak anılacağım.
Bazen hak vereceksiniz, bazen görüş ayrılığı yaşadığınız, konu üzerine farklı düşündüğünüz için kızacaksınız… Bu yüzdendir ki; ben antipatik yazarım.
Bu web sitesinde yer alan, bunları içeren ama bunlarla sınırlı olmayan tüm malzeme ve dökümanlar Yazarın mülkiyetinde olup, bu malzeme ve dökümanlara ilişkin telif hakkı ve/veya diğer fikri mülkiyet hakları ilgili kanunlarca korunmakta olup, bu malzemeler ve dökümanlar izinsiz kullanılamaz, iktisap edilemez ve değiştirilemez.
Bu web sitesindeki malzemeler ve dökümanlar hiç bir surette değiştirilemez, kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve yeniden yayınlanamaz.
İzinsiz kopyalanması çoğaltımı, yayını, dağıtımı halinde 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun hükümleri geçerli olacaktır.
2 yorum:
peki nedir ozaman ?sokaklarda büyümüş aklını kullanmış büyük yerlere gelmiş çok insan vardır.her insanda kafayı aklı doğru kullanamıyor sonrada karşısındakını suçluyor.kımsın nesın bilmıyom ama kalbin güzel şeylerle meşgulsa ALLAH yardımcın olsun
Adsız yazımda sözü geçen kişi arkadaşımın annesi ve bana yaşadıklarını anlattığında gerçekten büyük şaşkınlıkla ve ilgiyle dinledim. Bu kleptomani ile ilgili altıncı yazım. O gerçekten zor dönemlerden geçmiş. Kimi zaman ona hak verebiliyor, kimi zaman da kızıyorsunuz.
Buarada teşekkür ederim güzel dileğin için :)
Yorum Gönder