27 Nisan 2010 Salı

İki Tahtayı Çakmışlar, Kadın Diye Satmışlar!


İstanbul büyük(tü) göç ala ala mı çekti, küçüldü? Yoksa şehirdeki acelecilik, hareketlilik mi erken yaşlanmasına, buruşup, ufalmasına neden oldu?
Talihsiz karşılaşmalar, tesadüfler dizisi bu kadar sık yaşanır olunca düşünmeden edemiyor bu zat! Hele ex sevgili, yenisine karşı; şah mat diye hamle yapınca piyon gibi devrilen huzurlar, yerini öfke heyelanlarına bırakıyor.
Yas tutan güneşin kara bulutların arkasına saklandığı saatlerin ardından, göz kırpan yıldızlara, ayın ışığına inat, yelin mızıkçılık yaptığı bu güzel akşamda; kız arkadaşımı almışım yanıma, harika bir mekanda yemek yemeye, zaman geçirmeye gitmişiz.
Masamıza geçip, bir şeyler sipariş edip, konuşmaya daldığımızda, sevgilimin dikkatinin bir yönde takılıp kaldığını fark ediyorum ve soruyorum: “Ne oldu?” Önemli bir şey olmadığını, bir kızın sürekli bulunduğumuz masaya baktığını belirttiğinde, arkama dönüyorum. Oldukça kalabalık ve her yer dolu. Kızı göremesem de, o anda gelen yemekler konuyu dağıttı.
Muhabbet uzadıkça uzadı. Epeyce konuştuk. Bir süre sonra kalkmaya karar verdik. Tabii öncesinde o lavaboya gitmeliydi. “Peki” dedim. “Git.”
Neler olmuş olabilirdi ki? Sonrasında yaşanılanları ondan öğreniyorum.
Lavaboya gitmiş. Aynada meşgulken o gelmiş. Kim mi? O kız işte! Sürekli bakan. Şöyle demiş:
- “Nasıl gidiyor?”
- “Anlamadım. Bir şey mi dediniz?”
- “Anladın. Anladın da, anlamamazlık işine gelen. Belki de böylesi senin için daha iyi.”
- “Ne zırvalıyorsunuz siz? Terbiyesizlik yapmayın hanımefendi.” Demiş sevgilim. Ama durur mu? Durmamış esrarengiz kız cebinden çıkarırken el bilgisayarını şöyle demiş: “Çivi çiviyi söker.”
Hiç bir şeye anlam veremeyen sevgilim, kızın ruh hastası, manyak, düşünmeden konuşan, ne dediğini bilmeyen, tımarhanelik bir deli olduğunu düşünürken içten içe korkuyormuş. Bak demiş kız, elindeki cihazdan resimleri göstermiş. Resimdekiler mi? Ben ve o. Yan yana, sarılarak…
- “Çivi çiviyi söker değil mi? Haklıymışım.”
- “Siz kimsiniz hanımefendi?”
- “Ona sor. Anlatsın.”
Tüm bunlar yaşanırken ben ücreti ödemiş tuvalet girişlerinin bulunduğu koridorun başında sevgilimi bekliyorum. O anda kız hızla dışarı çıktı. Ve göz göze geldiğimizde durdu kaldı. Şaşkınım. Tüm bunlar bir yana gözlerindeki neydi öyle? Yıllanmış öfke parıltıları.
Sonrasında otoparkta arabanın içerisinde konuşuyoruz. Yaşanılanlara anlam veremeyen sevgilimi teselli ediyorum. Sinirini yatıştırmaya çalışıyorum. Sakin olmasa da öyle gibi davranıyor.
Ne yapmışım ben. Zamanında ruh hastası, manyak, kişiliksiz, hadsiz, hırslı, kinli, kendini bilmez birini hayatıma sokmuşum. O da aklı sıra öç almaya kalkışmış.
Ondaki nasıl bir sevgiymiş? Sevdiğinin canını acıtan sevgi. Bitmiş birliktelikten arta kalan resimler niye saklanır? Hoşlanmadım bu durumdan.Pislikmiş, ta kendisiymiş o. Bu yaptığı karşılıksız kalır mı? Kalmaz! Ama pislik bitmez. Üstesinden gelirsin, pislenir. Üstesinden gelirsin, pislenir. Üstesinden gelirsin…

6 yorum:

Pabuc dedi ki...

Sinir bozucu bir durum ki o ruh hastası da bunu istemiş belli..Canınızı sıkmayı...Herkes akıllı doğuyor da herkes aklını başında koruyamıyo napacan işte...SAygılarrr ...Allah bu tür sıkıntılardan sizleri uzak tutsun diye de temennide bulunayım...

gölge dedi ki...

ya varya okuyunca bir kez daha dedim
korkucaksın bunlardan =)
neler saklıyorlar öyle içlerinde ..
sevgiler
birde geçmiş olsun tabi

NzN dedi ki...

Bu gerçek mi? Filmlerde olur sanıyorum bu derece "olamamış" insanlar...

Sinir bozucu, rahatsız edici...

Antipatik Yazar dedi ki...

Arkadaşlar yorumlarınız için teşekkür ederim!

ilhan dedi ki...

Belki de sizi çok sevmiş. Unutamamış, başkasıyla görmeye dayanamamış. İşin bu boyutu da yok mu?

Kaktüs dedi ki...

Bu konuda ayrım yapmak ya da kadınlar -erkekler genellemesine girmek belki yanlış ,belki gereksiz ama cidden beyin yapılarımız çok farklı ayrıntılarla örülmüş olabiliyor,hele de kişi de obsesif ,takıntılı,hasarlı bir kişilik mevcutsa.Diğer bir boyuta gelirsek hayatta tek bir varlığa tutunan insanın kendini yitirmemesi namümkün ,insan kendini başka insan üzerinden var ederse o insan hayatından yittiğinde kendisini kaybeder ya da kendindeki hasarı öylesine biriktirir ki içindeki tümörle karşısındakini eritmek ister...Ah her neyse mümkün olduğunca hayatı böyle saçmalıklardan temizlemek gerek,geçmişin saçma kolları boynumuza ahtopot gibi dolansa da ...