30 Eylül 2010 Perşembe

Çocukların Gözyaşları!


İhlas Haber Ajansı (İHA) tarafından çekilen ve ana haber bültenlerinde yayınlanan bantta; ortada kalan üç çocuk, annelerinin bir bankaya olan 1500 liralık kredi kartı borcu için imzaladığı taahhüdü yerine getiremediğinden tutuklanınca ağlamaları, feryatları kalpleri sızlattı.
Küçüklerin gözlerinden dökülen yaşlar yürekleri parçalarken, acılarını kalbin derinliklerinde hissettiğiniz bu üç çocuğun annesi; tutuklandığından değil, çocukları yalnız ortada kaldığı için gözyaşlarını tutamadı.
Babaları yıllar önce evi terk etmiş, çocukları için yalnız başına 500 lira maaşla geçim derdine düşen annenin 250 lirası kiraya gidiyordu. Tutuklanarak cezaevine gönderilen anne için Bursa Barosu Başkan Adayı Zekeriya Birkan "taahhüdü ihlal" suçundan kişinin borcunu ödediği takdirde hemen hürriyetine kavuşacağını açıkladı.
Çocukların ağlamaları, en büyüğünün sözleri, feryadı, cümlesini hıçkırık ve gözyaşları sebebiyle bitirememesi üzücü ve yürek parçalayıcıydı. Ekran başında hayattan bu kareye bakarken hüzünlerini yürekte duyuyor ve bozuk sistemi, yanlışları yıkmak adına ta içinizde kopan fırtınanın gözde akan damlalarını hissediyordunuz.
Üç çocuk bu acı olay sebebiyle; gözyaşlarıyla bir haber bandında. Çocukların yüzleri gösterilmeden duyguları aktarılmalıydı. Çünkü; bu bant ileride çocukların hüzünlerinin tazelenmesini sağlar. Unutmayalım ki; onlar minikler ve küçücük bir yüreğe sahipler!
Bir de şu var! Bankalar ve kredi kartı olayını cazip hale getirmek için yaptıkları kampanyalar, istekde bulunulmasada eve yollanan yeni kartlar can sıkıcı.

26 Eylül 2010 Pazar

Çocuk İçin Yaşamak Mı? Yeni Bir Aşka Yelken Açmak Mı?


"Kalp, severek büyüttüğünün yada aşık olduğunun arasında tercih yapman için diretebiliyor." diye yazdı saman kağıda tükenmiş kalemiyle. O aşık. Bu durumu kızının anlayışla karşılamayacağındansa emin.
Ud elinde yazdığı bu kağıdı nota nüshalarının arasına sıkıştırırken, kızı aynı odada duymak istemedikleri varmış gibi yüzü dışarıya dönük hicaz bir parça istedi içinden.
Her gördüğünde kapalı pencerinin dış yüzeyinde aşağıya doğru süzülen çift damla, ona iki göz yaşını andırırdı. Cama vuran kendi yansımasına bakarken gök gürlemesiyle devam eden yağmurdan ürktü. Kadın yaklaşınca kız, annesinin hemen arkasında durduğunu gördü yansımadan. Ve ona doğru döndü. Kadının yeşil gözlerinde az sonra kayacak yıldıuzın güçsüzlüğüne benzer yanıp sönen parıltı vardı şaşkınlıktan. Çünkü arkada vuran şimşek ışığıyla kızın gözünden akan kanları gördü.
- "Fa diyez"
- "Ha?"
- "Yanlış basıyorsun fa diyez" dedi camdan dışarı
seyrederken. Kendini koltukta buldu. Kadın elinde udu dalmışım diye geçirdi içinden, yere düşmüş nota nüshalarını kaldırır iken.
Cama vuran kendi yansımasında, tıpkı bir gözyaşı gibi gözlerinin altından süzülen yağmur damlalarına bakarken, gök gürlemesiyle devam eden yağmurdan ürktü. Kadın yaklaşınca kız, annesinin hemen arkasında olduğunu gördü yansımada. Ve ona doğru döndü.
- "Sana anlatmam gereken birşey var." dedi kadın ve laf kesilirse gerisi gelmez korkusuyla nefes almadan devam etti.
- "Seçim senin. Seninle gelip onun evine taşınmam veya aynı yerde yaşamam. Bunu düşünüyorsan unut. Şunu ise aklından çıkarma; ya beni silersin yada onu" dedi genç kız anlatılanların ardından.
Güm güm güm güm diye atan o zımbırtı dururken çekilen acı, beklentilerinin gerçekleşmeyeceğini anladığında çektiği ağrının yanında daha küçük, daha naif kalır. Ama evlat herşeyden önce gelir. Bunu kazısaydı yüreğine bile bile lades demez, huzurlar devrilmezdi.

22 Eylül 2010 Çarşamba

Kadını Çirkinleştiren Unsurlar (II)


Güzeli çirkinleştiren nedir? Yalanlar, dedikodular, kıskançlıklar, yersiz sorular, kaçamak cevaplar, tavırlar, söylenmeler.
Örnekse örnek:
1. Kötü amaçla söylenmeyen bir sözden farklı anlam çıkarır yada küçük bir olaydan kıskançlık krizine girer ve sorunu dile getirmek yerine trip atar.
2. "O mu güzel? Ben mi?" diye yersiz sorular sorar, verilen cevaptan tatmin olmaz yada olumlu yanıtı olumsuz yönüyle algılar.
3. "Nerdesin?" sorusuna gece kız arkadaşlarıyla eğlencede olduğu halde "evdeyim" der.
4. Kız arkadaşıyla telefonda saatlerce dedikodu yapıp, yanındakini bıktırır.
5. Ayakkabı ve çanta koleksiyonlarıyla tüketime katkıda bulunur, eve masraf çıkartır.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Kadını Çirkinleştiren Unsurlar


Görsel güzelliği akılla bütünleştiğinde, dünyanın sekizinci harikasıdır; kadınlar!
Her ne kadar güzellik nakış gibi işlenmiş olsada görselliğine, yanlış kullanımdan ötürü defolar mevcut iç yapısında.
Peki güzelliği minimize eden unsurlar nelerdir?
* Hasetinden çatladığında kıskançlık kanda dolaşan parazit, çekememezlik yan etkisi, kırık bünyesinde. Kadının aşkına olan kıskançlığı değil, "Kadın kadının düşmanıdır!" mantığı söz konusu olan.
* Kendileri kabul etmesede özgüven sorunundan kaynaklı çatlamalar mevcut içlerinde. "Güzel adam sevmem, gözü dışarıdadır ve kızlar etrafında olur" sözünü duymuşsunuzdur. E ne yapalım o zaman çirkinleşelim mi?
* Hafif şişman olanları birlikte yemeğe çıkıldığında kuş lokmaları kadar tabağı doldururlar. Ne komiktir ki; evde boğazını tutamadığını düşünememek...
* Kararsız kadın tipi. E tabi, alışveriş ve giyim dünya sorunudur.
* Doğruyu söyleyince bozulurlar: "Hayatım sen biraz kilomu aldın?"
* Hazırlanma problemi. Çözümü zor bir denklem gibi. Giy çıkar, giy çıkar saatler cepte mi?
* Peki Zamanında buluşma yerinde olmayana, üzerine dakikalar ekletip harmanlayana ne demeli?

14 Eylül 2010 Salı

Konu: "Aşk"


Konu aşk olunca, hiç şüphesiz herkesin yakınacağı bir durum vardır. Kimi sevdiğinin (veya sevdiğini düşündüğünün) ilgisizliğinden yakınır. Kimi kıskançlığından dem vurur.
Her bitmesi muhtemelin ardından, ilişkilere dönük eleştiriler başlar.
İlişki başlamadan ileriye dönük hayallerde; nüfusu iki kişilik en ütopik sevgi cumhuriyeti kurulacağı düşünülür. Mümkün mü? Düşünceler gerçekle uyuşmaz. İki tarafta kendi bağımsızlığını ilan ederken, biri diğerinin bağımsızlığını tanımaz. Adına sömürücülük mü, mandacılık mı denir? Artık ne derseniz deyin. İçinden çıkılmaz bir durum oluşmuştur. Sonu belli olmayan.
Kadın herşeyden sorumlu tam mükelleftir. Nerededir? Kimledir? Ne yapıyordur? Hesap verir. Adam ise dar mükelleftir. Çok yanlış.
Oysa kadın isterse..! Aklına koyduğunu yapar. İşte bu yüzden ilişkiler karşılıklı güvene tabi olmalıdır!

11 Eylül 2010 Cumartesi

Benim Adım "Gam"


İstanbul ne Nişantaşı'ndan ibaret, ne de Ortaköy'den. Diğer ilçe ve ilde yaşayan ya işsizlikle bütünleşik yada geçim derdiyle devrik.
Dolce&Gabbana çantasını bileğinde taşıyan yüksek topuklu kadın yada Mercedes'inde bluetooth kulaklığıyla sohbet eden adam mutlu azınlığın resmi ise; evlere temizliğe giden üniversite mezunu 40 yaşındaki Fatma teyze veya kahvehanede sarı sayfalarda iş arayan yeni mezun mutsuz çoğunluğun portresi.
Adamlar okeye dördüncü arama derdindeyken, kadınlar fındık yada çay toplarlar. Evin hanımı akşama ne pişireceğini düşünürken, baba bırakın çocuğuna karne hediyesi için söz verdiği bisikleti, akşam eve erzak olarak üç beş kuruşa ne alabileceğini tahlil eder.
Anadoluda durum bu. Orada hayat her gün ağarmasıyla böyle doğar, her güneşin batmasıyla yarının derdi boğar.
Geçin işlek bir caddeye, oturun. Koşuşturanlar arasında kaç tane güler yüz göreceksiniz? Mutsuz yüzlerden tahmine varın. Zihninizde canlandırın. Derdi, tasası, düşüncesi nedir arayın.
Ne diyelim? "Bizi bu hale getirenler utansın!"
Bu hayatın jeneriği Karacaoğlan'ın şu sözleridir ;
Bana derler gam yükünü sen götür,
Benim yük götürür dermanım mı var?

8 Eylül 2010 Çarşamba

Hammurabi Kanunları: Kısasa Kısas


Kelimeler silik kalır bazen. Cümleler yitik. Durum bu ise; adı "tükenmişlik"
Hepimiz hedef ve ümitlerimizin şekillendirdiği hayata mutluluğu katık ettik. Ya amaçlarımız renklendirdi en siyah beyaz anları yada sevdiklerimiz yıktı betonlaşmış acıları.
Mutlu anların sararmış bir fotoğraf olarak kaldığı bu hayatta, dert üstüne dert eklemeye and içen kimseler çıka gelir.
Flulaşmış anlara dön bir bak bakalım. Ya en yakın arkadaşın aslında düşmanınmış. Yada dün akıl danıştığın, bugün kozlarını oynamış. Ya terfi almaman için oyun çeviren mesai arkadaşınmış. Yada dudaklarını öpen kadın aslında başkasınınmış.
Derler ya "Abdalın arkadaşlığı yol görününceye kadardır." Öyleyse; göze göz dişe diş. Böyleleri için (196. madde hak getire) Hammurabi Kanunlarını yürürlülüğe sokacaksın iç hesaplaşmanda. Kısasa kısas. Anladığı dilden konuşacaksın.
Bir Alman atasözü şöyle der "Rache ist süss" İntikam tatlıdır!
Kısacası; bu bir özeleştiri yazısıdır intikam isteğine direnemeyenin. Olmadı sineye çekeceksin, yenik düşmeyeceksin her zaman kinine. Yine de "Unutmak en iyi intikamdır." Eğer unutabilirsen...